349 TL ve Üzeri Tüm Siparişlerde Kargo Bedava! 

Üyelik İşlemleri
Şifremi Unuttum
Sepetim
% 35İndirim

Kehribar Zamanında Aşk

Bige Güven Kızılay Stokta Var Stokta Yok
215,00 TL
139,75 TL
Kredi kartına 0 taksit imkanı
Öne Çıkan Bilgiler
  • Hayykitap No: 324
  • Boyutlar: 13,5 x 21 cm
  • Sayfa Sayısı: 352
  • İlk Baskı: Kasım 2015
  • ISBN: 978-605-9841-30-6
  • Barkod No: 9786059841306
12.05.2024 tarihine kadar kargoda

Emek özürlü ilişkilere, fedakârlık yoksunu aşklara, sadakat sakatı dostluklara, sabırdan arınmış yılları yaşayanlara inat…

Bir aşk hikâyesi…

16 yaşında körpecik bir genç kız… Kendisinden 17 yaş büyük, yüzünü ilk defa nişan gecesi görerek görücü usulü evlendiği 32 yaşında, olgunluk sınırlarında, mesleği hâkimlik olan bir erkek…

Bir akşamüstü, güneşin batışını gören bir balkonda, elinizde ince belli kristal çay bardakları, ağzınız bir karış açık dinlediğiniz anılar gibi bir masal…

Öyle içten, öyle katıksız…

Bir sevgi, fedakârlık, sabır, özen, saygı, minnet ve vefa hikâyesi. İçinde hastalıklar da var, ölümler de, acılar ve hayal kırıklıkları da. Ama bütün bu gerçekler nasıl taşınır, nasıl her bir korku, her bir hüzün sevgiyle harmanlanıp akide şekeri gibi ağızda eritilir gider, onun masalı.

Sevgi sözcüklerinin söylendiği, seslerin yükselmediği, en ufak emeğe binbir teşekkürün edildiği, başarıların kutlandığı, başarısızlıkların adının “değişim” olarak alınıp hayırlı dileklerle kutsandığı, güngörmüş bir hikâye.

Öyle bir masal ki, sonu, sonsuza kadar mutlu yaşadılar diye biten ve sonu “gerçekten” bu olan bir aşk.

Güzellikler güzel iken, sevgiler çıkarsız, törelerimiz töre iken, merhametimiz yüreğimizde kaynıyor iken, ülkemiz bu kadar her şeye sahip değil, aslında fakir ve fakat manen bir o kadar da zengin ve onurlu iken hayat nasılmış hatırlayabilmek için…

İnsanların emek vererek, gayret ederek, çalışarak, sabrederek, dürüstlükle, hevesle, coşkuyla ve nihayetinde “hak ederek” yükselip saygıdeğer olabildiği zamanları anmak için.

Komşuda pişen bize de düşer diyen ve buna gerçekten inanan bir nesil vardı bir zamanlar diyebilmek için…

Ve namus, ahlak, adalet, gurur şimdiki gibi demode değilken yaşam nasıldı, hayal edebilmek için…

“Beni anmak istediğinizde bir buluta bakın, bir kuşa bakın, rüzgârı yüzünüzde hissedin ya da benim için evde vazoya bir çiçek koyun, onu koklayın. Ben baktığınız yerde olurum.”

Kitabın arka kapak yazısı:

Yüzyılın aşkı! Üstelik gerçek…
“Münevver titreyen elini yavaşça o’nun eline bırakıverdi.
Elini sımsıkı kavradı eli.
Sıkı ama nazikçe… Öyle nazik bir tutuş ki, sanki yavru bir kuşu avucuna alırcasına… İncitmemeye özen gösterir gibi…
Üstelik bu ayaz kış gününde, nasıl olabiliyorsa sıcacıktı elleri. Yumuşak, güven verici…
Başını kaldırdı, baktı Münevver.
Gözgöze geldiler.
Kehribar rengi gözleri vardı!..”

Aşk biraz kehribara benzer aslında…
Bir ağacın özsuyu gibi insanın doğasında vardır…
Reçine diye yüzüne bakmadığımız o şey, yıllar boyunca binbir mevsimi yaşar, en sert rüzgârlarda savrulur, en vahşi yağmur taneleriyle dövülür, en sıcak güneşle ısınır, en soğuk karla kaplanır… Sonunda ise şahane bir renkte çok değerli bir taşa dönüşür. Adına o zaman kehribar derler…
Aşkın kehribar hali herkese nasip olmaz. Çünkü sabır gerektirir. Emek gerektirir. Hoşgörü gerektirir. Vefa gerektirir. Reçineyi mücevher yapan zorlu süreçte ellerinizi sımsıkı kenetleyip durabiliyorsanız eğer, boynunuza kehribardan kolyenizi ışık ışık bir nişan gibi takarsınız.

Kehribar aşkın ta kendisidir…

T-Soft E-Ticaret Sistemleriyle Hazırlanmıştır.