Zuhal Uğurtay Ayaydın
‘İnsanın orijinal hali çocukluğunda saklıymış’... Kendimi fark ettiğim yıllardan beri
defterlere bir şeyler karalardım. O acemice yaptığım resimler, yazdıklarım...
Meğerse hayatımın en güzel molalarına başlangıç olacakmış. Hayallerime
tutunurken, yıllar sonra yolum Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’ne çıktı ve
bu yol tutkuyla bağlandığım mimarlık mesleği ile devam etti. İnsan tercihlerinin
sebeplerini ve hiçbir şeyin tesadüf olmadığını zamanla anlıyor. Yaşamımda
edebiyat, mimarlık ve resim ruhumu iyileştiren, özgürleştiren en büyük şükran
sebeplerimden oldu. Yazmak, yaşamın diğer adıymış, yazdıkça bu gerçekliği
anlıyor insan. Kişinin ruhunu dinleyebilmesi, saygıyla tüm duyguları
selamlayabilmesi meğer bu sayede gerçekleşebiliyormuş... Kelimeler zihinden
dökülürken, unuttuklarına ulaşıyor insan, kendini hatırlıyor, dinginleşiyor,
gülümsüyor, özgürleşiyor... Ben bu duygularla başladım yazmaya. İnsanın
çocukluğu ile tanışması, kendini yaş alırken izlemesi, gittiği yolları anımsaması...
Hepsi bir arada olabiliyormuş, bunu anladım. Einstein boşuna, “Zaman tek yönlü
akmaz” dememiş. Zaman... Bunun keşfiyle başlayan bir hikâye benimki. Zaman
algısının değişmesi büyük heyecanlar sunuyor insana, sanırım ben bu heyecanı
yaşamak için gelmişim dünyaya; merak etmek, anlamaya çalışmak, öğrenmek,
anlamak ve bunları yaşamak için...